Cumartesi, Haziran 20

.letters to Jean-Pierre

' .filmlerdeki mezarlığı arıyorduk ısrarla, pariste olmalıydı o mezarlık bundan emindik..dümdüz tamamen çimlerle örtülü ve bembeyaz küçük haçlarla donatılmış devasa mezarlık, o yanılgı ikimizde de vardı, defne ve ben..o mezarlık pariste biyerlerde, hadi bulalım..paristeki üç ünlü mezarlığa(ki başka yoktu) aynı gün içinde gittik..claire gibi hissettim (bazen hissederim, nedense çok yakın hissederim kendime) tüm gün aynaya bakmadım kendimi görmemek için, turuncu saçlıydım..ve bulamadık mezarlığı amerikada olmalı dedik..ilk gittiimiz devasa mezarlıkta jimmy morrison ı gördüm..mezarının önünde bi bayan polis bekliodu öne doğru kıvrılmış siyah küt saçları ve erkeksi hatlarıyla..ifadesizce bekliyordu anormal bi durum yaşanmasını ve dolayısıyla işinin beklemenin ötesine çıkmasını..ama yaşanmadı..jim morrison'ı yalnızca dinleyen kitleydi mezarının çevresindekiler ölümünden acı duyacaklar değil..inceledim üzerine fırlatılmış çiçeklerin altındaki aslında sıradan görünen mezarlığı.."and Jim Morrison had his elevators..His elevators..He had his elevator angels.."kulaımın içinde mırıldanıodu Coco ve Rosie..içimden ağladım mezarını yaklaşık 1,5sa. aradığımda anlam veremeyen arkadaşımın daha da anlamsız bulmaması için gözyaşlarımı "She sounded like an angel when she cried.." ve şarkı bitti..beni bekleyen ayakların yanına doğru ilerledim..

.sonra bi cafeye oturduk..tatlı istiyodum ısrarla..kahve ve tatlı..arkamdan bi nefes yaklaştı mükemmel fransız aksanıyla " matmazel" diye fısıldadı..anlamsız olduğunu bildiğim halde duraksadım arkama dönmedim hayal kırıklığını ertelemek için..arkamda bana fısıldayan sesin ısrarla siz olduunuzu düşünme sürecini uzatmak için bekledim..tekrar "matmazel" dedi o ses..hala küçük bi umutla döndüm bana bakan sizden oldukça yaşlı gözlere..siparişi verdim ona..ve sustum sessizleştim bi süre..defne:
"neyin var senin?"
"hiç"
"bi anda tuhaflaştın, weird girl" (yeni öğrenmişti bu kelimeyi ve her fırsatta kullanıyodu)
"bilmem öle mi?"
"oui"
cevap vermedim, yine sustum..

III. alexandre köprüsüne gitmek istiodum..angel-a nın atladığı köprüe..en çok bulunmak istediğim yere..köprünün kollarına dokunmak istiodum tüm tozlarını üzerime silmek..fallen angellığı benimsemenin acısını üzerime çekmek..zamanımız yoktu..metro biletinin saat 00da sona ereceğine dair iddiaları ve gitmeme yönündeki ısrarları reddediyordum..orda olmalıydım, kesinlikle olmalıydım..koştuk metroya yetişmek için kuleden köprüye kadar..topuğum kanamaya başlamıştı ayağıma vuran babetlerden..ama durmadım, koştum..ve ordaydım..'pont alexandre III.' parlayan melek heykellerine hiç kimsenin bakmadığı gibi bakıyordum, gözlerim sulandı..gecenin karanlığına direnerek parlayan küçük melekleri inceledim..sonra köprüye attım ilk adımımı an'ı kaydederek..luc besson'ın yönetmen koltuuna oturduu zemine attım adımlarımı..köprünün kollarına sürttüm üşümüş ellerimi..daha da üşüdüm taş soğukluğuyla..melek adama dokundum..anja garbarek dinledim..köprünün diğer tarafına geçmek, nehre atlamak ve andre tarafından kurtarılmak istedim..ama yapmadım benim saçmalıklarımla yeterince zaman kaybetmişlerdi..oysa ki yarın altından geçicektik tekneyle..ama ben üstünde olmak istemiştim ve herkesi koşturmuştum bencilce..ama orda olmak bayım..bunu tarif edemem..zenci fransızlar kırmızı ışıkta durup laf atmaya başlamışlar ve bunu farkedemeyecek kadar kendimden geçmişim..onlara bağıran adam sesini duyunca bile kendime gelemedim..beni kolumdan çekiştiren ellerdi sanırım beni o anın içinden koparıp çıkaran..

.filmlerin içindeydim o iki gün pariste..Julie Deply gezdirdi beni Paris sokaklarında gözlerindeki kalın çerçeve gözlükleriyle..Claire olup mezarların fotoğraflarını çektim..Angela bana uslu bi kız olup o nehirden atlamamı tembihledi heykelden yapılmış kanatlarıyla..Luc Besson'ın beni sarsıcı kollarını üzerimde hissettim her adımda..beni bi yerlerden tanıdıına eminim..ya da beni yaratan parmakların o olduğuna..ve bana sonumu çarpıcı şekilde gösteren adama teşekkür ettim..henüz hissetmediklerimi sessizce beklememi tuhaf yollarla söleyen adama.. '


pazartesi,haziran 15

emre'ye...

Perşembe, Haziran 11

.le figaro or DDA


.'arkadaşlar bu tarafa' diyerek orta tarafa çağırdı bizi uzun saçlı adam..zaten kalabalık olmayan tribünde göze çarpmak pek sevindirmemişti beni,ama iyi bişeydi gittik yanlarına..başlamak üzereydi kinci yarı..iki bir önde olmamıza rağmen hala tehlike vardı,daha çok bağırmalıydık,buranın raconu böyleydi,bağırmayana su bile yok politikası izleniyodu..tüm marşlara eksiksiz ve tüm sesimle eşlik ederken,birden duraksadım..on'u izliyordum,on numarayı,delgado'yu..on numara sırtına yakışsada,ruhuna yakışmamışdı..geldiğinden beri bunu düşünürdüm hep..ama o gün farklı bi gözle bakıyordum..top umrumda değildi,sustum ve onu izliyordum sürekli,bakışlarımla ona gol attırmalıydım..her nereye ayak basarsa gözüm ordaydı,onun üzerindeydi..zaten pek koşmadığı için zorda olmuyodu..susmuştum,bişeyler olcağını hissederek..ayağındaydı top,ilerliyordu..gözlerimi olabildiğince kıstığım anda topa vurdu,kalecinin üzerine gidiyordu top,biraz daha kıstığımda gözlerimi dümdüz zeminde sekti top,kalecinin üstünden geçip gol oldu..

.çıldırmıştı tüm tribün,önemsiz bi lig maçıydı ama aşırı bi sevinç vardı..ben sevinmiyodum,bu golü benim attırdığımı düşündüm..gayet cool takılıyordum tribünde..ilk yarıdada yaptırmıştım bunu,gözümü serdar'ın üzerinden ayırmamıştım,oda gol atmıştı..ne oluyodu bana,bi yeteneğimimi keşfetmiştim..yoo olamazdı,tesadüfdü..

.herkes mutluydu,uzun bi aradan sonra bu kadar rahat bi galibiyet almıştık..herkesin adresi belliydi,kazan birahanesinde demlenilicekti..gökyüzüne baktım,turnikeden çıkar çıkmaz,büyük bi yağmur damlası kolonisi gözümün içine girmişti..bu yağmurda oraya yürünmezdi..içkide içilmezdi,bi kahve iyi giderdi bu yorgunluğun üstüne..gökhan'a ist'de yemek ve üstüne mocha ısmarlamayı teklif ettiğimde kabul ediceğinden emindim..ama son yıllarda gördüğüm en sağnak yağıştı bu,yürüyemezdik dolmabahçeden taksime kadar..taksiye binmek iyi bi fikirdi..

.durduğumuz ve gitceğimiz yerin yakınlığından dolayı reddedildiğimiz 4. taksiydi bu..hemen bizden sonra bi adamı aldı aracına..giderek daha çok ıslanmaya ve daha çok sinirlenmeye başlamıştım..gökhan'ın finikülere binelim adlı ısrarlı önerilerine daha koyu bi ısrarla karşı çıkıyodum..oraya kadarda yürüyemezdim,ve inat etmiştim..maçkaya çıkan yokuşun oraya geçtik,hiç değilse ordan gittiğimzde yol biraz daha uzardı,daha çok yazardı taksimetre,bu taksiciyi mutlu edebilirdi..yağan yağmurdan sigarada yakamamaya başlamış giderek dahada sinirli bi hal almıştım,bu taksininde durmaması üzerine..yokuşda bizi almadan yukarı doğru çıkışına dikkatli ve gözlerim kısık bi şekilde bakıp,'umarım çıkamazsın o yokuşu' dedim..iki saniye geçmedi..patt sesiyle taksi yokuşdan aşağı kaymaya başladı..durduramıyordu kendini ve bi arabaya çarparak durdu..ortalık karıştı o an..kötü bi tebessümle ellerimi montumun cebine yerleştirip,'hadi finikülere gidelim o zaman' dedim..

..kötü adamdım ben,mistik bi güce sahiptim artık..dünyayı şekillendirebiliyodum..korktum kendimden..yemekleri yemiştik,kahveler gelmeden tuvalalete gelmiştim ben..aynada kendime bakıyodum..dünyayı değiştiren adam,slogan bulmalıydım birde kendime,yeni bi süperkahraman kostümü,şekil bi logo..DDA,kısaltmamdamı olmalıydı..saçmalıyorum gene,hayır saçmalıyorum..denemeliydim bikez daha yapmalıydım,tesadüf olduğunu görmeliydim..geri döndüm masaya,bizle ilgilenen garson kızı kestirdim gözüme..çok kibar bi şekilde benim geldiğimi görünce,'kahvelerinizi şimdi getireyim o zaman' dedi..beni beklemişti..gülerek kafa salladım..baristadan fincanları aldığında,gözlerimi kıstım gene,hadi hadi düşür onları dedim içimden seri bi şekilde..düşürmedi,buyrun mösyö diyerek masaya koydu fincanları..tanımıştı beni,çok iyi anlamasamda Le Figaro okuyordum bazı sabahlar orda..giderken yan masanın boşlarını aldığında,yeniden kıstım gözlerimi,düşür düşür dedim gene içimden..düşürmedi..çok rahatlamıştım,süperkahraman kostümümü çıkarmıştım üstümden bi daha giymemek üzere..

.anahtarım elimde apartman kapısını açmaya çalışıyodum o gecenin sonunda..kepenklerini az önce indiren bakkal nurettinde evine doğru gidiyodu,sabah su istediğimde unutup beni mahkum etmişti eve..bu kez istem dışı bi şekilde gözlerimi kısıp baktım,taşa takıldı ayağı tökezledi,düşmemek için çırpındı..gülüyordum ona,içeri girdim apartmandan ve gülmeyi kesip duraksadım..gözlerimi kıstım ve düşüyordu..

.ulan yoksa... !!

Çarşamba, Haziran 10

.shadow or others


.çok belliydi,oda sıkılmıştı..kim bilir kaç saat önce devralmıştı jeton gişesini bi önceki vardiyasından..yoksa tam bir tane jeton parası uzattığım halde bana -kaç tane? sorusunu sormazdı..şaşırmışlık ve sinirlenmişlik belirtilerimi son anda içime gömdüm bunları düşünüp..neyse 12 dakika vardı vapurun kalkmasına,jeton gişesinden henüz geçmeyip dışarda bi sigara daha içebilirdim..çakmağımın olmadığı bilinçaltıma iyice yerleşse o an bu fikri düşünmezdim belki,gene etraftaki vapurun kalkmasını bekleyen kalabalıkdan çakmağını isteyecek birini seçmeliydim..iki tane orta yaşlı kadını kestirdim gözüme..slims sigara içiyolardı,çakmaklarıda büyük ihtimal bi inşaat şirketinin promosyon çakmaklarıydı..bi kaç saniye içinde bu kadar şey düşündükten sonra,-çakmağınızı istirham edebilirmiyim matmazel ? sorusunu yanlarına daha tam yaklaşmadan ilettim,sahte bi kahkahayla -madamız biz madam. dedi biraz daha genç gözükeni..göt olmuştum,retro desenli bi zippo çıkardı çantasından..ikinci denememde sigarayı yakmayı başarıp,dahada sempatik gözükmek için -müteşekkirim matmazel. dedim..ısrarla kadınlara hala matmazel diyordum,belki bunu sıfat olarak onlara yakıştırmaya çalışan hayatlarındaki ilk erkek bendim..kadınların yanına gitmeden önce kendime bi yer kestirmiştim gözümde,am sigaramı yakıp arkamı döndüğümde,elinde laptoplı,takım elbiseli bi denyo kapmıştı yerimi..başkada yer yoktu,ortada sıçan oyunundaki topu kapmak için çeşitli şebek hallere düşen sümüklü bi çocuk gbi hissettim kendimi,her tarafa yönelimimde saçmalıyordum..kadınlardan biri büyük sayılabilecek poposunu bana çakmağı uzatan kadına doğru iteleyerek -gel burda yer var delikanlı.diyerek bana yer açtı..beğenmedim bu sıfatı..ben onlara matmazel diyerek hayatlarında bir yer ediniyor,ilk oluyordum..onlar bana,her üç insandan birinin diyebilceği bi sıfatı yakıştımışlardı..ama orantı fena değildi,her 878 insandan birinin yapabilceği bir iyilikdi belkide bu yer vermeleri..reddetmek gibi bir lüksüm yoktu,kabak gibi ortada bekliyemiyceğim için,oturdum yanlarına..olası sorulara hazırdım gayet..ilk soru öğrencimisin olucaktı,sonrasındaki klişe sorular ardarda akıcaktı üstüme..yeni bi toplu taşıma aracı muhabbetine hazırdım büyük oranda..

.turnikeden jetonu geçirdikten sonra,her defasında yaptığım turnikeden geçişte alt kolu ileri iterek geçme artistik eylemini bile yapmamıştım sinirden,her insan gibi bende düz geçtim..beni yanlarına davet eden ama hiçbir soru sormadan sohbetlerine devam eden kadınlara doğru arkamı döndüm,geliyorlardı onlarda kalmışları yerlerinden..kaçar gibi hızlandım ileriye doğru..iskele kapısına yığılma olduğundan bi kaç saniye sonra arkamda sohbetlerinin devamını duydum..erdemin iş görüşmesi iyi geçmiş,bunuda öğrenmiş oldum..erdem biraz daha yaşlı kadının oğluydu,anladığım kadarıyla hukuk okumuştu,bi kaç seneye büro açardı kendine..ama artık bi önemi yoktu kadınların ve onlarla bilimum kan bağı olan insanlardan..beni yanlarına alıp,hiç bi soru sormamışlardı..sorsalardı sıkılırdımda ama sormalıydılar..ben onlar için günün güzel tarafı olmalıydım..sıradan bi vapur yolcusu değildim olmamalıydım onlar için..
.hızla ikinci kat güverteye çıktım..herkes gölge olan banklara oturmaya çalışırken kimsenin vapurun birz sonra ters dönceğini ve gölge olan tarafın değişeceğini hesap etceğini düşünmüyodum benden başka..ölede oldu,herkes gölgeye kaçarken ben gittim en çok güneş gelen yere oturdum..birden -ay bu vapur ters dönücek,güneşe oturalım.diye bi fikir duydum bi kadından..tanıdıkdı bu ses,dışardaki kadınlardı..onlardan olabildiğince uzaklaştığımı düşünüyordum ama olmamştı,ve gelip benim karşıma oturdular..benim gibi düşünen yegane insanlardı vapurdaki..sohbetlerine devam ettiler,güverteye çıkana kadar konu değişmiş,nişantaşında bir butiği olan arkadaşları ayselden bahsediyolardı..dikkatimi çekmedi konu,karşıyı izlemeye başladım..
.tamda planladığım gibi oturduğum yer gölge olmuştu..diğer taraf için birbirleriyle yarışan insanlar gözümde ezilmişti fazlasıyla,kendimi çok üstün gördüm..artık ben ve diğerleriydi..



.musical tasted day

.sabah işe geliyorum,mecidiyeköyden metroya bindim cam kenarına yumuldum..gayrettepede yaşlı bi teyze bindi tam karşıma oturdu,ters gidince midesi bulanıyomuş ıkındı sıkıldı arkasına baktı falan bende yer değiştirmeyi teklif ettim,mutlu olarak teklifimi kabul etti.çantasından buzdolabı poşeti çıkardı,ağzı çift düğüm edilmiş..düğümü açıp içindeki şam fıstıklarından uzattı bana,teşekkür edip istemediğimi söyledim,ısrar etmeye gerek kalmadan elime sıkıştırdı,elimi yumak yapıp fıstıkları içine sıkıştırdım,kadıncağızın içine sinmemiş olsa gerek çantasından içinden 3 tane eksik küçük 10lu selpak çıkardı,içindeki peçeteleri boşaltıp elimdeki şam fıstıklarını alıp selpak paketinin içine koydu ve tekrar bana geri verdi..adeta bi bağ oluştu teyzeyle aramızda,o an biliyodumki benim burnum kanasa kadının yüreği sızlıycak..pamuk yanaklarıyla sürekli gülerek yüzüme baktı,bende utandım camdan simsiyah suretli dışarıya baktım..

' sizin yokluğunuzda biri daha beni utandırdı !!! '

ben indim leventde,teyze kalkmadı yerinden belliki 4.levente gidicek..belliki mecidiyeköye bi hasta yakınına ziyarete geldi,yoksa sabahın o saatinde mecidiyeköy 4.levent arası yolculuk yapmasına bi sebep yoktu..

iner inmez elimdeki şam fıstığı dolu selpak paketini çöpe atmayı düşündüm,çünkü akmerkeze ulaşana kadar sigara içicektim ve fıstıkları yemete vaktim yoktu..kıyamadım fıstıklara,içinde emek olan selpak paketine..içmedim sigara,fıstıkları yemek istedim,her fıstığın kabuğunun elimde lüzumsuzlaşması sonucu yanımda bi çöp kutusu buldum ve attım..yürür halde fıstıkların kabuklarını açmaya çalışıyor,elimde lüzumsuzlaştığı anda ise yanımda bir çöp kutusu buluyordum,bu müthiş bişeydi..fıstıkların kabuklarını açmam çok uzun sürmüyordu,hayır,çöp kutuları çok sık yerleştirilmişti..içimden teşekkür ettim,belediyeye..ülkede hala teşekkürü hakeden bürokrasi var demekki diye düşündüm..sonra gazete bayimden gazetemi alıp,bayi ablayada fıstık uzattım,oda istemedi..bende paketin içinden 4-5 tane fıstık alıp,müthiş buluş selpak paketini ablaya uzattım..teşekkür edip aldı..

bir selpak paketi bir sabah,bi çok insanı teşekküre layık bi çok kişiyi mutlu etmişti,bu çok şahane bişeydi..süpersonik bi sabahtı..

Salı, Haziran 9

.avni yada erzurumspor

.kocaman saksıya takılıydı gözüm,onla kesişiyordum,içindeki çiçeğin ne olduğu hakkında tahminler yürütmeye başladım..o kadar dalmıştımki saksıya,'-serseriler' diye çemkirmesiyle müdürün,anca ayırabildim saksıyı perspektifimden..ben hariç yanımda sıralanmış diğer 4 kişinin başı öne eğikti,ben hala saksıya bakıyordum..neydiki bu çiçek,çok aptal bi şekli var..arasıra müdürü bunu sularkende görmüştüm,ama sormamıştım hiç ne olduğunu..

.1 saat önce...

.'bu anahtarda değil oğlum',diye söylendi mertcan 11 yaşında yaşadığı bu ilk büyük heycanın vücudunu titretmesiyle..'hadi oğlum açıcak kapıyı bu sarhoş çabuk kilitle',sözünu tolga her ne kadar kısık sesle söylemeye çalışsada,hademenin odasına 5 öğrenci tarafından kilitlenmeye çalışılan türkçe öğretmeni avni çelik bunu duydu ve akabinde ettiği küfürü sanırım hepimiz ilk kez duyuyorduk..en sonunda bulmuştu doğru anahtarı mertcan ama elleri titriyordu,deliğe denk getiremiyordu bi türlü..bi an tolga ve can'ın gücünün toplamının iki katına çıktı avni hocanın gücü,kapı açıldı yarısına kadar..etrafı kolaçan eden benle gözgöze geldi,sinirden ettiği küfür anlaşılmaz olmuştu bu sefer,anlamamıştım..benimde kapıya asılmamla kapı avni hocanın üstüne kapanmış ve kilitlenmişti..hızlıca iki kat yukarı çıkarken,merdivenlerde,kapıyı kırmaya çalışan bi boğa gibi düşündüm avni hocayı..sınıfa girdiğimizde beşimiz sınıf mevcudunu 5 eşit parça bölmüş ve çevremize almış,aşağıda ne yaptığımızı anlatıyorduk..

.takrar müdürün odası...

.hepimiz farklı hocalar eşliğinde farklı boş sınıflara yollanmıştık,savunmalarımızı yazmak üzere,oysa hepimiz biliyorduk hiiçbirimizin birbirinden farklı şeyler yazmıycağını..yada bunları düşünmedik hiç,aklımız hemen okulun yanındaki sağlık ocağında yatan avni hocadaydı..sinirden kalp krizi geçirdi dendiğinde,inanmıştık yaşından dolayı..korkuydu hepimizin içindeki ama benimki farklıydı diğerlerinin korkularından..onlar önümüze konan tasdiknameleri ailemiz imzaladığında onlara verilecek tepkiden korkuyolardı,bu çok belliydi..bense,yaptığımız ucuz bi şakanın bi insanın yaşamına mal olcağını,olmasa bile bundan sonraki yaşamının farklı gelişeceğinin korkusunu taşıyordum..

.saat akşam 8 olmuştu ve aramızdan henüz iki kişinin ailesinin okula gelmiş olmasından dolayı bekletiliyorduk..sanıyorum 6. senemi geçirdğim okulda ilk kez bu saatte içinde bulunuyordum..ilk defa bu kadar ilginç geliyordu bu 91 yıllık bina..aslında tüm bunlara sebep içimdeki korkuda olabilirdi,kimse hocanın durumu hakkında bilgide vermiyordu..yüzümüze nasıl baktıklarını sadece ben görebiliyordum,galiba sadece ben ağızlarından çıkacak hocanız iyiymiş sözünü bekliyordum..

.uzaklaştırmanın son günüydü,bi sonraki gün 10 gün sonra okulun yolunu tutucaktım,ve o gün türkçe dersi vardı..gitmekle gitmemek arasındaki oince çizginin üstündeydim..mahcupluk değildi içimdeki,korkuydu tamamen..aklıma hocanın felç olmuş yüzü geliyordu hep..felç olabilirmiydi? olmazdı,olsa okula devam edemezdi sanırım..bu iyi bi haberdi şimdilik..bi çok kez türkçe dersinde nasıl cetvel kullanılır,buna şahit olmuş biri olarak,o meşhur ucu kağıtla bantlanmış tahta cetvel darbelerinden bile korkmuyordum..

.korkuyu ilk kez bu kadar açık ve acı hissediyordum,okul bahçesinde içeri adım atmadan önce..türkçe dersi son iki dersdi ama onu okul bahçesinde görmek an meselesiydi..gözümü kapadığımı hatırlıyorum,ilk adımımı attığımda..açtığımda okulun 4de 1i yanıma ilişmişti..diğerlerinin cezası 7 gündü,bana hala bilmediğim bi nedenden dolayı 10 gün vermişlerdi..özlemek değildi bu,bi çoğuyla görüşmüştükde geçen haftasonu,o hadiseden sonra beni ilk kez okul formasıyla görmek ilginç gelmişti onlara..kiminin gözünde kahraman,kiminin gözünde güdük necmi,kimininkinde bi gaddardım..bu sıfatlardan hiçbirini beğenmemiştim..

.sonradan öğrendim o günde raporlu olduğunu avni hocanın,içim inanılmaz rahattı..5. dersin boş geçiceğini sanarken kapıdan içerdi girdi birden,sırf bizm sınıfın dersi için gelmiş..gözlerim karardı birden onu hiç beklenmedik bi anda gördüğüm için..sinirli gbi bi hali yoktu içeri girdiğinde,her zaman olduğu gibi barbarosdan sınıfı saymasını istedi,sonra sınıf defterini alıp sandalyeye vurdu tozların silkelenmesi için..her vuruşunda yüreğim zıplıyordu oysa..bana vurduğu hisseder gibi..yanına çağırdı beni..yavaş ve arkama bakarak ilerledim,sınıftakilerin gözünden düşmeden son bi kez bildikleri emre olarak baktım yüzlerine..2 dakika hiçbişey demedi ben başında durdum..ve birden ağzını açmaya çalıştığında sınıftan gelen konuşmala üzerine,ilk söylemeye hazırlandığı cümlenin ilk harfini birden yuttu ve sinirli bi şekilde kendine özgü 'susun lan zibidiler' lafını kullandı,ilk kez bu kadar hararetli söylemişti bu lafı..yaklaşık bir buçuk dakika daha sustu önündeki deftere bakıyordu..ben hala yeşil tahta ve masının arasında ayakta bekliyordum..bana döndü...

-erzurumspor bu hafta ne yaptı ulan it?
.it kelimesi gayet normaldi,normal olmayan benim bu soruyu duyduğumda algılayamamamdı..ama sorunun devamı olmalıydı,bu kadarla kalmamalıydı..3 dakika sonra tekrar sordu aynı soruyu,ama bu kez it yoktu sonunda..ikinci ligdemi üçüncü ligdemi nerde olduğunu bilmediğim erzurumsporun bu hafta ne yaptığını bilmiyordum elbette..
.'2-1 koymuşlar hocam' diye cevap verdim ikinci kez sorulan bu soruya..

.döndü tekrar ve o pis sırıtışını yaptı gene,tahtayı silmemi istedi..tahta bomboştu,gülmem üzerine..sil ulan sen diye bi çıkış yaptı..silmeye başladım üzerinde hiçbişey yazmayan tahtayı,'tozutma lan,yukardan aşağı sil şu meredi' diye kükredi bu kez..çünkü bilerek ona doğru siliyordum..elimi yıkama bahanesiyle sınıftan çıktım ve ikinci kattan aşağıya baktım..rahatlamıştım yenmiştim korkumu..ama bu sefer yeni bi sorun vardı saksıdaki çiçeğin adı neydi ???